Ansam Şayet Adını
Ve gök yürür üstüme, alnım dağ yamaçları;
Göğsümü kamçılarken bozkırın boz saçları,
Bir çeri edâsıyla kurtlar kuşlar atlanır.
En kâdim cevşenimi doludizgin kuşansam;
Şâyet adını ansam, yer ve gök pusatlanır.
Düşerim ve kalkarım, dizlerim kandil kandil;
En sâbık hûruçlarda, od yağar toprağıma...
Tuğumun saçağına bağladığım her menzil,
Kokuna yaslanınca âniden kanatlanır.
Sarılsam kılıncıma, yayıma, mızrağıma;
Adını ansam şâyet, yer ve gök pusatlanır.
Dolarım dizgin dizgin, gem ezdiren yeminde;
Esrik afşar inadım, şahdamarımda ergin...
Hangi gece renginde, hangi cengin ceminde
Gökçe kızlar, şîr erler, vâkitli muratlanır?
Yere diz vurup dursam, boylu boyunca sergin;
Ansam şâyet adını, yer ve gök pusatlanır.
Yaylak avuçlarımda tavafın akça telek;
Her göçün tamtamları, hazırlar eyerimi.
Salınsam koyaklara, ansızın yel-yepelek
Bulut hâzan üstüne öbek öbek katlanır.
Nedir nicedir bilmem nâzarında yerimi;
Adını şâyet ansam, yer ve gök pusatlanır.
Zırhım yedi kat boğum, bir bıldırcın koruğu;
Âşk, çalı gölgesinde kınaya durmuş palaz...
Besmeleme bürünsem, yüce dağlar doruğu,
Yazı-yaban ve düzlük nârıma heyhâtlanır.
Mirasyedi değilim, nasırlarım al alaz;
Şâyet ansam adını, yer ve gök pusatlanır.
Hakan İlhan Kurt - Gaziantep
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder