Turkuvaz

Turkuvaz
Selenge nehri

24 Nisan 2014 Perşembe

ERGENEKON







ERGENEKON

Biz Türk Han'ın beş oğluyuz,
Gök Tanrı'nın öz kuluyuz,
Beş bin yıllık bir orduyuz,
Turan yurdu durağımız!

Ak ordumuz sola gitti,
Üç hakanlık tesis etti,
"Medi", "Sümer Akad", "Hitti"
Bu üç şanlı oymağımız!

Birincisi Azerbaycan,
İkincisi Geldanistan,
Üçüncüsü Arz-ı Kenan,
Fışkırdı üç kaynağımız!

Gök ordumuz sağa vardı,
Çin’i baştan başa sardı,
Hiyong-nular bu Hanlardı,
Set olmadı tutağımız!

Kara ordu gitti, İskit,
Ülkesinde yaptı bir çit.
"Atilla ol, Şalon’a git",
Sözü oldu adağımız!

Kızıl ordu dağlar aştı,
Efganlarla çok savaştı,
Bir alayı Hind’e taştı,
Sind oldu bir ırmağımız.

Sarı ordu tekin durdu,
Şehir yaptı, çiftlik kurdu,
Uygurların bu iç yurdu,
Kaldı ana toprağımız!

Yüce Tanrı Oğuz Han’ı,
Göndererek Türk hakanı,
Birleştirdi beş Turan’ı,
Doğdu güneş sancağımız!

Oğuz Han’dan sonra Hanlar
Kazandılar yüce şanlar,
Bilinmek için bu boş anlar,
Şahnamedir sorağımız,

Yıllar geçti bir an geldi,
Türk Tahtına İlhan geldi,
Sağdan, soldan düşman geldi,
Kurulmuştu tuzağımız.

Verilmedi bir dem soluk,
Kanlar aktı oluk oluk,
Öldü bütün çoluk çocuk,
Han, Bey, Çeri, Uşağımız.

Yalnız Nököz ile Kıyan
İki kızı alıp yayan,
Bir sarp dağa attılar can
Bunlar oldu kaçağımız.

Dağdan dağa hep gizlice,
Yürüdüler beş-on gece,
Bir tan vaktı gayet ince,
Bir iz oldu uğrağımız!

Bu iz yolu çok uzattı,
Sonra Alageyik çattı,
Bir dik yardan bizi attı,
Kanadı her bucağımız!

Bir de baktık yeşil bir bağ
Her tarafi bir yüce dağ,
Geniş, fakat sıkı bir ağ,
Dedik ne hoş bu ağımız!

Alageyik çayır yerdi
Yavrusunu emzirirdi,
Bizi gördü meme verdi,
Oldu Ana Kucağımız!

Dörtyüz sene burda kaldık,
Geyik arttı, biz çoğaldık,
Çıkamadık İşe daldık,
Pek şenlendi konağımız!

Elma,erik çoktu yedik,
Demir bulduk, ör işledik,
"Bir gizli yol bulsak" dedik,
Dağ delerdi bıçağımız!

Kurt’tan hali iken bu yurt,
Bir gün peyda oldu bir kurt,
Bir geyiğe attı avurt,
Gördü çoban yamağımız!

Kurt bir delik buldu,gitti,
Bir demirci takip etti,
Ocak yaktı taş eritti,
Açıldı yol kapağımız!

Büyük sevinç, büyük müjde,
Bayram yaptık kentte,köyde,
Torun, oğul, baba, dede,
Büyüğümüz, ufağımız!

Demircye Bozkurt dendi
Han tanıldı,taç giyildi,
Yoldan önce kendi indi,
Sağ elinde bayrağımız!


Börteçine kurdun adı,
Ergenekon yurdun adı,
Dörtyüzsene durdun hadi,
Çık ey, yüzbin mızrağımız!

Oldu sana Kaf bu eşik,
Tarih kaldı delik,deşik,
Artık yeter bu taş beşik,
Oldu körpe yatağımız!

Uzaklarda hoş ülkeler,
Issız yurtlar seni bekler,
İşte Kıpçak, işte Kaşgar,
Ta karşıda Gökdağ’ımız!

Tarhandağı gözler seni;
Tanrı orada sözler seni,
Dört asırdır özler seni,
Tukin dağda otağımız!

Turan, eski toprak bize;
Hind, bir altın konak bize;
Çin köşkleri kışlak bize,
Tuna boyu yaylağımız!

Yunus gibi çıktık Hut’tan!
Büyük yurda küçük yurttan,
Geyik girdik, doğduk kurttan.
Kılıç oldu orağımız!

Sartlık gitti, Uygurlandık.
Soyumuzla gururlandık.
AŞamanlardan uğurlandık.
Pirler oldu yardağımız!

İlk yayıldık: Beşbalık’a!
Karakurum, Elmalık’a
Çin başladı zorbalığa,
Ezdi onu tokmağımız!

Sağa sola gitti ordu;
Hind’e, Rum’a bir baş vurdu.
Altın yuta düzen kurdu.
Yine eski yasağımız!

Alplerimiz girdi harbe,
Düşmanlara attı darbe;
Şimal, cenup, şarka, garbe,
Akın etti kısrağımız!

Türk ayağı hangi yurda,
Basmışsa baş eğdi kurda!
“Gökhan orda, Akhan burada!”
Dedik gitti ayağımız!

Tümen, Çin’e akın etti.
Efrasiyab, Rum’a gitti.
Tomris adı göğe yetti.
Hüsrev oldu tutsağımız!

Teleleri, Aktürkman’ı
Toplamıştı Soğd’un Hanı,
Çapul etti Eşkân(i), yân’ı
Sevinç adlı soğdağımız!

İlhan Mokan, Bilge Kağan,
Gaznevi’den Mahmut Sultan,
Selçuklulardan Alparslan Han,
Birer şanlı koçağımız!

Askerliği gördü atsız.
Harzem Şah’ı oldu atsız.
Bugün hakan, dün bir adsız:
Böyle kayar kızağımız!

Tonguz, Çin’e hakan oldu.
Hıtay Türk’ü üryan oldu.
İlk düşünen Gür Han oldu,
“Birleşmeli ocağımız”!

Cengiz bunu tasarladı.
Dört bucağa ılgarladı.
Türk soyunu toparladı,
Turan oldu öz bağımız!

Oğuz Han’dan beri mühmel,
Kalmış idi büyük emel.
Yüce dilek uzattı el.
Ele geçti arağımız!

Gökten yüce yıldızımız!
Bir devr açtı her hızımız!
Atilla bir Kırgız’ımız!
Timurleng bir Kazak’ımız!

Fatih aldı İstanbul’u.
Babür, Hind’e eğdi yolu.
Nadir sarstı sağı solu…
Oldu bir son taslağımız!

Bundan sonra talih döndü,
Yıldızımız yine söndü,
Karşımızda Rus göründü…
Kesildi yurt otağımız!

Kırım, Kazan heder oldu!
Tuna, Kafkas beter oldu!
Türkistan’da neler oldu?
İşitmedi kulağımız!

Yurt girince yâd eline,
Ergenekon oldu yine!
Çıkmaz mı bir Börteçine?
Nurlanmaz mı çerağımız…

ZİYA GÖKALP








22 Nisan 2014 Salı

BİR TÜRK'ÜN HAL BEYANI








Bir bıçak değmiş gibi,bölünmüş düşlerimiz, 
Gayrı iflah olmayız...
Sen bir yerde,ben bir darda
Eski bir vatan kadar uzağız işte,
Destanlar kadar yakın
Uzat ellerini canım,
Yarama dokun...


Bir yara ki,tenhalarda,
Ancak bana yakışır
Kimse bilmez,suskun bir gül,ölümcül
İşte,yaralarımla,
Asi bakışlarımla,
Bu en yalnız an’ımla,
Saçlarımda kanımla,
Bir Göktürk obasından çıkıp gelmişim,
Seni bulmuşum,amaan aman!...




Belki böyle sevmemeli bir insan,
Sevmemeli bu zamanda,böyle ölümüne,erkekçesine
Bir kartal olmamalı ömrün doruklarında,
Böyle kanadı kırık,zemheride çırılçıplak...
Gel de bu vahşi yanını,
Bu en asil yanını,
Kolaysa bırak canım,
Kolaysa bırak...


Anam,topraklı elleriyle okşarmış saçlarımı
Öyle sert,öyle bozkır yalnızlığıyla
Hiç deniz görmemiş kara gününde
Anam,bir dağ köyünde şimdi
Tesbihiyle hasret çeker,gün çeker
Bir oğul yoksa başucunda,oy canım,
Analar derdini kimlere döker...


Ve bir kış gecesinde terkettim anamı
Herşeyimi terkettim,afyonlu bir millet için
Allah şahidim ki,hiç yalan söylemedim,
Namus dedim,şeref dedim,hak dedim
Ve desem ki,ey milletim,
“Can verdim,kardeş verdim,
Onbir yıl zindanda yattım,
Neden ellerin yakamda,
Hata mı ettim ulan,
Hata mı ettim?!...


İşte böyle zaman zaman,
Kınıyor olsa da dört bir yandan dost-düşman,
Sevdiğine kızıyor işte insan
Bilseler,bu ateşten gömlek olmayaydı,
Ölmek kolaydı canım,
Ölmek kolaydı...


Oy canım,yorgun yanım
Derdim binbir olanda,
Bağrıma kan dolanda,
Bir türkü asılır dudaklarıma:
Şu urganlar yağlı mıdır?
Urgan boyna bağlı mıdır?
Vallah dayanmaz urganlar
Oğlan,Oğuz oğlu mudur?...


Tek tabanca daldım işte hayata
Tek tabanca,kavgaya
Merhaba umut,merhaba aşk
Kurşun-kurşun,çiçek çiçek merhaba
Ve köle artığı beğler,
Ve bozkırın suskun çocukları,
Ve ikiyüzlü dünya,merhaba
Şu kanayan yaraya bak,
Şu buğulu bakışa..
Herşeye rağmen umuda,sapına kadar umuda...
İşte,yemin olsun kitaba
Yemin olsun töreye
Bu bir doğruluş,canım,
Duyur yedi yöreye!....


Ali Kınık


20 Nisan 2014 Pazar

NİSAN BULUTLARI


Nisan bulutları ağlarken gidişine

Sulu sepken gözyaşlarıyla,
Ya Allah Bismillah
Sesleri sedalandı gökyüzünde.
Yağmur ağladı, kar ağladı.
Sevdan kavgan kavgamızı
Yeniden kuşandı yüreklerimizde,
Gün batarken.
Fırtınalar çağrıştıran mevsimler
Adını muştuladılar bahara,
Yeryüzü sarsıntısı sana yakışan.
Binlerce yıldız,
Ölümünle ulunanan bedenlere,
Nisan bulutları ağladı gidişine,
Sulusepken göz yaşlarıyla,
Ya Allah Bismillah
Sesleri sedalandı gökyüzünde.
Toprak ağladı mezer ağladı,
Yeminli yüz binler
Bir ölür bin diriliriz derken
Sedalanan tekbirle,
Ki; arş-ı alada çakan şimşeklerin
Gürlediği günde.

 
Asya çekik göçleri onun,
Göçebe hüzenler taşırken dağlar ardına,
Nafile düştü vuslatı senin ölümünle.
Yetim yazgılı çocuklar ağladı gidişine,
Mayısta binbir tane tomurcuk,
Minnacık yüreklerde hüzün,
Bu güz,
Boynu bükük kalacak çiçeklerin diye,
Tohum ağladı, tomurcuk ağladı,
Hamile kadınlar ağladı,
Doğacak çocuklar,
Ya sana benzemezse diye.
Yaşamayan bilmez bizi,
Dıştan görmek ile
Yeminli yüz binler uğurladı
Seni tekbirlerle,
Aşikar olurken gizler yürek acısını
Gerçek çehrelerde,
YA ALLAH BİSMİLLAH ... ALLAHUEKBER
 
Nisan bulutları ağlarken gidişine,
Sulu sepken gözyaşlarıyla,
Ya Allah Bismillah
Sesleri sedalandı gökyüzünde.
Sen bizi, biz seni
Nisan'ın isyanının da uğurlarken
Mayıs kavliyle
Hakkını helal et diye,
Gökyüzü, yeryüzü bir beden olduk,
Fanilik hissini tadarken
Göçebe bedenler
Toprak ağladı mezar ağladı
Yeminli yüzbinler bir ölür bin diriliriz derken
Sedalanan tekbirlerle,
Ki; arş-ı alada çakan
Şimşeklerin gürlediği günde

ALİŞAN SATILMIŞ




12 Nisan 2014 Cumartesi

YILGINLIĞA İNAT



Düşümde Gördüm Seni
Oturmuştun duvar dibine düşünüyordun
Sararıp solmuştu benzin
Ağlamaklı mı neydi gözlerin
Puslu bir vakit düşmüştü ufkuma
Pek fark edemedim..


Düşümde Gördüm Seni

Oturmuştun duvar dibine
Elinde sazın
Bizim türkümüzü söylüyordun
Urun, urun yükseliyordu bozgunlar
Onurlu ölümler yaşanan
Ak alınlı çocuklara dağlara-dağlara diyordun.


Düşümde Gördüm Seni

Uzanmıştın ranzana
Gün aşırı şiirler okuyordun
Kavlimize tutkun gökçen soylu
Sevdalardan yana
Aldırma boş ver demiyorum sana
Bilirim ki sen sevdayı
Hoşnut kavgalarla yan yana
Parmaklık, parmaklık işlersin
Gün ola harman ola diyen yüreklere


Düşümde Gördüm Seni

Yalçın kayalıklara yaslanmıştın
Ötüken mi Tanrı dağları mı bilmem
Kurt başlı tuğun elinde
Börteçine önünde
Oğuzun boyuna selam diyordu bakışın
Düşümde Gördüm Seni
Çin seddine Kür-şad'dı çehren
Ama kollarında kelepçe ayağında pranga vardı
Kan mı damlıyordu ne yüreğinden
Puslu bir vakit düşmüştü ufkuma
Pek fark edemedim..


Düşümde Gördüm Seni

Sevdası gurbet olmuş bir karakışta
Yolcuediliyordun arkadaşlarının omzunda
Yamtar'ların, Sancar'ların, Afşin’lerin uçmağına
Marşlar söylüyorduk ardından
Yastığımız Mezar Taşı
Yorganımız Kar Olsun
Biz Bu Yoldan Dönersek
Namus Bize 'AR' Olsun..


Düşümde Gördüm Seni

İrem Bağlarında ab-ı Kevser içiyordun
Kıvılcımlar Çıkıyordu Gözlerinden
Ak Alınlı Çocuklara


Yılgınlığa İnat!



DAĞLARA-DAĞLARA DİYORDUN!


ALİŞAN SATILMIŞ


7 Nisan 2014 Pazartesi

GÖK.... YER....




Gök... Yer....


Gök kubbe, yer delhiz

Arada kalmışız

Aralarda yaşıyoruz yaşamı,

Bir varız bir yokuz

Ne varlığımız belli

Ne yokluğumuz..

Yaşamsız yaşamlar yaşıyoruz

Cansız yaşamlar...


Gök ile yer arasında

Dar alanlara kısılmış

Anlara sığınmışız.


Gök ile yer arasında

Uçsuz bucaksız yaşamın

Sığ yaşamlarıyız...

 

Gök - yer arasında

Uçsuz bucaksız diyarların

Dar yaşamlarıyız..


Yerle gök arasında.......


Selenge



1 Nisan 2014 Salı

Gök Aradık Tuğlara


 
A  S  Y  A  ’  D  A  N

Gök aradık tuğlara,
Türk’ü yazdık çağlara,
Aşk  atını  dağlara,
Yıldırım’ca sürdük ya!
 
Üç  ettik  ayımızı,
Çok ettik sayımızı,
Asya’dan yayımızı,
Bismillah’la gerdik ya!
 
Güneş ardınca gittik,
Türk adını dirilttik,
Gün oldu dağ erittik,
Demire can verdik ya!
 
Eri,  hakanı,  beyi,
Pir bildi Yesevi’yi,
Göklerdeki maviyi,
Yeryüzüne serdik ya!
 
Yürürken Oğuz Boyu,
Bilmedi hiç korkuyu,
Gökçek Anadolu’yu,
Adaletle ördük ya!
 
Avucumda su diye,
Yunduğum Akdeniz’di..

Mehmet Ali KKALKAN