Turkuvaz

Turkuvaz
Selenge nehri

24 Mayıs 2014 Cumartesi

Ve Sonra...



Vazgeçmişim dünyadan,
Kendimden,
Hayallerimden,
Özlemlerimden,
Her şeyden vazgeçmişim...

Gidişlerim olmadı benim
Hep bekleyişlerim oldu..
Beklentilerim oldu,
Hüsrana uğrayan...
Hazin sonları oldu,
Kurduğum hayallerin...

Vaz geçtim,
Insanlardan,
Dostlardan,
Yarım kalan sevgilerden...
Seyre daldım hepsini
Ve vaz geçtim hepsinden...

Döndüm arkamı 
Gidişim olur diye
Belki gidişim olur diye...

Umut!
Bir vaz geçebilsem!....

S..... Mavi



20 Mayıs 2014 Salı

Anlayana!...



Ben hiç görmedim SOMA yı, hiç bilmem, hiç gitmedim.
Ben tanımam SOMAlıyı, hiç tanımadım.
Ben kömürüde bilmem, hiç elime almadım.
Doğrudur.

Acıyı bilirim, acı çekmeyi de, acı çekenide,
Acıyı, acıyı yaşayanın acısını çekmeyi de
Hissedebilirim yüreğimde,
Taa uzaklarda yaşayan milletimin acısını
Uzak değil taa içimde...
Hissedebilirim yüreğimde,
Yokluğun, yoksunluğun acısını..
Onunla birlikte canım yanabilir
Ağlayabilir, anlayabilirim.

Yüreğimde hissettiğim için suçlanabilirim
Nasıl diye???
Acıya ortak olmanın, acıyı paylaşmanın,
Yüreğinde hissetmenin ne(?) olduğunu anlamayanlar...
Sorabilirler...
Ne bilsin onlar 
Merhamet yoksunu olanlar
Ne bilsin?

Türk olmanın ne olduğunu?
Nasıl anlasın Türk olmayanlar?
Millet olmanın bilincini....

Anlamayanların inadına, anlayana.....

 *Selenge*


Milleti yaşatki, devlet yaşasın!





4 Mayıs 2014 Pazar

O An, Gök Mavi'ydi!




Arama bu kadar dehlizlerde
Mavilikler kaplamış dört bir yanı
Karanlıklar maviye dönmüş
Ağarmak üzeredir kuytular....

An o an'dı!
Tan ağarmak an'ıydı.
Kızıl an'lara inat
Aymış bir gün atımıdır, şafak
Mavilenmiş dünyaya...

Aymak üzereyiz
Gün doğumlarına
Gök mavilerine
Masmavi bir yaşamın tadına
Ulaşmak üzereyiz
Apaydınlık günlere.....

Kararmış bir dünyadan 
Maviye bulanmış yaşamların
Doruklarına ulaşmak
Yavaş yavaş 
Ulaşmak
Gök mavisine.......

*Selenge*







VARSAĞI



Erlik günü geldiğinde

Yiğitlere şan görünür.
Yığın yığın harcanmağa
Nice yüz bin can görünür.

Kopunca bir büyük savaş

Er tez gider, korkak yavaş.
Yüreksize akçayla aş,
Erlere meydan görünür.

Bir gün olur yılda, ayda

Birleşiriz hep Altay’da.
Güz ayında, kurultayda
Başı börklü han görünür.

Atsız der ki: Ne var canda?

Yatarız taze çimende.
Rus’un adı her geçende
Gözlerime kan görünür.

Hüseyin Nihal ATSIZ



24 Nisan 2014 Perşembe

ERGENEKON







ERGENEKON

Biz Türk Han'ın beş oğluyuz,
Gök Tanrı'nın öz kuluyuz,
Beş bin yıllık bir orduyuz,
Turan yurdu durağımız!

Ak ordumuz sola gitti,
Üç hakanlık tesis etti,
"Medi", "Sümer Akad", "Hitti"
Bu üç şanlı oymağımız!

Birincisi Azerbaycan,
İkincisi Geldanistan,
Üçüncüsü Arz-ı Kenan,
Fışkırdı üç kaynağımız!

Gök ordumuz sağa vardı,
Çin’i baştan başa sardı,
Hiyong-nular bu Hanlardı,
Set olmadı tutağımız!

Kara ordu gitti, İskit,
Ülkesinde yaptı bir çit.
"Atilla ol, Şalon’a git",
Sözü oldu adağımız!

Kızıl ordu dağlar aştı,
Efganlarla çok savaştı,
Bir alayı Hind’e taştı,
Sind oldu bir ırmağımız.

Sarı ordu tekin durdu,
Şehir yaptı, çiftlik kurdu,
Uygurların bu iç yurdu,
Kaldı ana toprağımız!

Yüce Tanrı Oğuz Han’ı,
Göndererek Türk hakanı,
Birleştirdi beş Turan’ı,
Doğdu güneş sancağımız!

Oğuz Han’dan sonra Hanlar
Kazandılar yüce şanlar,
Bilinmek için bu boş anlar,
Şahnamedir sorağımız,

Yıllar geçti bir an geldi,
Türk Tahtına İlhan geldi,
Sağdan, soldan düşman geldi,
Kurulmuştu tuzağımız.

Verilmedi bir dem soluk,
Kanlar aktı oluk oluk,
Öldü bütün çoluk çocuk,
Han, Bey, Çeri, Uşağımız.

Yalnız Nököz ile Kıyan
İki kızı alıp yayan,
Bir sarp dağa attılar can
Bunlar oldu kaçağımız.

Dağdan dağa hep gizlice,
Yürüdüler beş-on gece,
Bir tan vaktı gayet ince,
Bir iz oldu uğrağımız!

Bu iz yolu çok uzattı,
Sonra Alageyik çattı,
Bir dik yardan bizi attı,
Kanadı her bucağımız!

Bir de baktık yeşil bir bağ
Her tarafi bir yüce dağ,
Geniş, fakat sıkı bir ağ,
Dedik ne hoş bu ağımız!

Alageyik çayır yerdi
Yavrusunu emzirirdi,
Bizi gördü meme verdi,
Oldu Ana Kucağımız!

Dörtyüz sene burda kaldık,
Geyik arttı, biz çoğaldık,
Çıkamadık İşe daldık,
Pek şenlendi konağımız!

Elma,erik çoktu yedik,
Demir bulduk, ör işledik,
"Bir gizli yol bulsak" dedik,
Dağ delerdi bıçağımız!

Kurt’tan hali iken bu yurt,
Bir gün peyda oldu bir kurt,
Bir geyiğe attı avurt,
Gördü çoban yamağımız!

Kurt bir delik buldu,gitti,
Bir demirci takip etti,
Ocak yaktı taş eritti,
Açıldı yol kapağımız!

Büyük sevinç, büyük müjde,
Bayram yaptık kentte,köyde,
Torun, oğul, baba, dede,
Büyüğümüz, ufağımız!

Demircye Bozkurt dendi
Han tanıldı,taç giyildi,
Yoldan önce kendi indi,
Sağ elinde bayrağımız!


Börteçine kurdun adı,
Ergenekon yurdun adı,
Dörtyüzsene durdun hadi,
Çık ey, yüzbin mızrağımız!

Oldu sana Kaf bu eşik,
Tarih kaldı delik,deşik,
Artık yeter bu taş beşik,
Oldu körpe yatağımız!

Uzaklarda hoş ülkeler,
Issız yurtlar seni bekler,
İşte Kıpçak, işte Kaşgar,
Ta karşıda Gökdağ’ımız!

Tarhandağı gözler seni;
Tanrı orada sözler seni,
Dört asırdır özler seni,
Tukin dağda otağımız!

Turan, eski toprak bize;
Hind, bir altın konak bize;
Çin köşkleri kışlak bize,
Tuna boyu yaylağımız!

Yunus gibi çıktık Hut’tan!
Büyük yurda küçük yurttan,
Geyik girdik, doğduk kurttan.
Kılıç oldu orağımız!

Sartlık gitti, Uygurlandık.
Soyumuzla gururlandık.
AŞamanlardan uğurlandık.
Pirler oldu yardağımız!

İlk yayıldık: Beşbalık’a!
Karakurum, Elmalık’a
Çin başladı zorbalığa,
Ezdi onu tokmağımız!

Sağa sola gitti ordu;
Hind’e, Rum’a bir baş vurdu.
Altın yuta düzen kurdu.
Yine eski yasağımız!

Alplerimiz girdi harbe,
Düşmanlara attı darbe;
Şimal, cenup, şarka, garbe,
Akın etti kısrağımız!

Türk ayağı hangi yurda,
Basmışsa baş eğdi kurda!
“Gökhan orda, Akhan burada!”
Dedik gitti ayağımız!

Tümen, Çin’e akın etti.
Efrasiyab, Rum’a gitti.
Tomris adı göğe yetti.
Hüsrev oldu tutsağımız!

Teleleri, Aktürkman’ı
Toplamıştı Soğd’un Hanı,
Çapul etti Eşkân(i), yân’ı
Sevinç adlı soğdağımız!

İlhan Mokan, Bilge Kağan,
Gaznevi’den Mahmut Sultan,
Selçuklulardan Alparslan Han,
Birer şanlı koçağımız!

Askerliği gördü atsız.
Harzem Şah’ı oldu atsız.
Bugün hakan, dün bir adsız:
Böyle kayar kızağımız!

Tonguz, Çin’e hakan oldu.
Hıtay Türk’ü üryan oldu.
İlk düşünen Gür Han oldu,
“Birleşmeli ocağımız”!

Cengiz bunu tasarladı.
Dört bucağa ılgarladı.
Türk soyunu toparladı,
Turan oldu öz bağımız!

Oğuz Han’dan beri mühmel,
Kalmış idi büyük emel.
Yüce dilek uzattı el.
Ele geçti arağımız!

Gökten yüce yıldızımız!
Bir devr açtı her hızımız!
Atilla bir Kırgız’ımız!
Timurleng bir Kazak’ımız!

Fatih aldı İstanbul’u.
Babür, Hind’e eğdi yolu.
Nadir sarstı sağı solu…
Oldu bir son taslağımız!

Bundan sonra talih döndü,
Yıldızımız yine söndü,
Karşımızda Rus göründü…
Kesildi yurt otağımız!

Kırım, Kazan heder oldu!
Tuna, Kafkas beter oldu!
Türkistan’da neler oldu?
İşitmedi kulağımız!

Yurt girince yâd eline,
Ergenekon oldu yine!
Çıkmaz mı bir Börteçine?
Nurlanmaz mı çerağımız…

ZİYA GÖKALP








22 Nisan 2014 Salı

BİR TÜRK'ÜN HAL BEYANI








Bir bıçak değmiş gibi,bölünmüş düşlerimiz, 
Gayrı iflah olmayız...
Sen bir yerde,ben bir darda
Eski bir vatan kadar uzağız işte,
Destanlar kadar yakın
Uzat ellerini canım,
Yarama dokun...


Bir yara ki,tenhalarda,
Ancak bana yakışır
Kimse bilmez,suskun bir gül,ölümcül
İşte,yaralarımla,
Asi bakışlarımla,
Bu en yalnız an’ımla,
Saçlarımda kanımla,
Bir Göktürk obasından çıkıp gelmişim,
Seni bulmuşum,amaan aman!...




Belki böyle sevmemeli bir insan,
Sevmemeli bu zamanda,böyle ölümüne,erkekçesine
Bir kartal olmamalı ömrün doruklarında,
Böyle kanadı kırık,zemheride çırılçıplak...
Gel de bu vahşi yanını,
Bu en asil yanını,
Kolaysa bırak canım,
Kolaysa bırak...


Anam,topraklı elleriyle okşarmış saçlarımı
Öyle sert,öyle bozkır yalnızlığıyla
Hiç deniz görmemiş kara gününde
Anam,bir dağ köyünde şimdi
Tesbihiyle hasret çeker,gün çeker
Bir oğul yoksa başucunda,oy canım,
Analar derdini kimlere döker...


Ve bir kış gecesinde terkettim anamı
Herşeyimi terkettim,afyonlu bir millet için
Allah şahidim ki,hiç yalan söylemedim,
Namus dedim,şeref dedim,hak dedim
Ve desem ki,ey milletim,
“Can verdim,kardeş verdim,
Onbir yıl zindanda yattım,
Neden ellerin yakamda,
Hata mı ettim ulan,
Hata mı ettim?!...


İşte böyle zaman zaman,
Kınıyor olsa da dört bir yandan dost-düşman,
Sevdiğine kızıyor işte insan
Bilseler,bu ateşten gömlek olmayaydı,
Ölmek kolaydı canım,
Ölmek kolaydı...


Oy canım,yorgun yanım
Derdim binbir olanda,
Bağrıma kan dolanda,
Bir türkü asılır dudaklarıma:
Şu urganlar yağlı mıdır?
Urgan boyna bağlı mıdır?
Vallah dayanmaz urganlar
Oğlan,Oğuz oğlu mudur?...


Tek tabanca daldım işte hayata
Tek tabanca,kavgaya
Merhaba umut,merhaba aşk
Kurşun-kurşun,çiçek çiçek merhaba
Ve köle artığı beğler,
Ve bozkırın suskun çocukları,
Ve ikiyüzlü dünya,merhaba
Şu kanayan yaraya bak,
Şu buğulu bakışa..
Herşeye rağmen umuda,sapına kadar umuda...
İşte,yemin olsun kitaba
Yemin olsun töreye
Bu bir doğruluş,canım,
Duyur yedi yöreye!....


Ali Kınık


20 Nisan 2014 Pazar

NİSAN BULUTLARI


Nisan bulutları ağlarken gidişine

Sulu sepken gözyaşlarıyla,
Ya Allah Bismillah
Sesleri sedalandı gökyüzünde.
Yağmur ağladı, kar ağladı.
Sevdan kavgan kavgamızı
Yeniden kuşandı yüreklerimizde,
Gün batarken.
Fırtınalar çağrıştıran mevsimler
Adını muştuladılar bahara,
Yeryüzü sarsıntısı sana yakışan.
Binlerce yıldız,
Ölümünle ulunanan bedenlere,
Nisan bulutları ağladı gidişine,
Sulusepken göz yaşlarıyla,
Ya Allah Bismillah
Sesleri sedalandı gökyüzünde.
Toprak ağladı mezer ağladı,
Yeminli yüz binler
Bir ölür bin diriliriz derken
Sedalanan tekbirle,
Ki; arş-ı alada çakan şimşeklerin
Gürlediği günde.

 
Asya çekik göçleri onun,
Göçebe hüzenler taşırken dağlar ardına,
Nafile düştü vuslatı senin ölümünle.
Yetim yazgılı çocuklar ağladı gidişine,
Mayısta binbir tane tomurcuk,
Minnacık yüreklerde hüzün,
Bu güz,
Boynu bükük kalacak çiçeklerin diye,
Tohum ağladı, tomurcuk ağladı,
Hamile kadınlar ağladı,
Doğacak çocuklar,
Ya sana benzemezse diye.
Yaşamayan bilmez bizi,
Dıştan görmek ile
Yeminli yüz binler uğurladı
Seni tekbirlerle,
Aşikar olurken gizler yürek acısını
Gerçek çehrelerde,
YA ALLAH BİSMİLLAH ... ALLAHUEKBER
 
Nisan bulutları ağlarken gidişine,
Sulu sepken gözyaşlarıyla,
Ya Allah Bismillah
Sesleri sedalandı gökyüzünde.
Sen bizi, biz seni
Nisan'ın isyanının da uğurlarken
Mayıs kavliyle
Hakkını helal et diye,
Gökyüzü, yeryüzü bir beden olduk,
Fanilik hissini tadarken
Göçebe bedenler
Toprak ağladı mezar ağladı
Yeminli yüzbinler bir ölür bin diriliriz derken
Sedalanan tekbirlerle,
Ki; arş-ı alada çakan
Şimşeklerin gürlediği günde

ALİŞAN SATILMIŞ




12 Nisan 2014 Cumartesi

YILGINLIĞA İNAT



Düşümde Gördüm Seni
Oturmuştun duvar dibine düşünüyordun
Sararıp solmuştu benzin
Ağlamaklı mı neydi gözlerin
Puslu bir vakit düşmüştü ufkuma
Pek fark edemedim..


Düşümde Gördüm Seni

Oturmuştun duvar dibine
Elinde sazın
Bizim türkümüzü söylüyordun
Urun, urun yükseliyordu bozgunlar
Onurlu ölümler yaşanan
Ak alınlı çocuklara dağlara-dağlara diyordun.


Düşümde Gördüm Seni

Uzanmıştın ranzana
Gün aşırı şiirler okuyordun
Kavlimize tutkun gökçen soylu
Sevdalardan yana
Aldırma boş ver demiyorum sana
Bilirim ki sen sevdayı
Hoşnut kavgalarla yan yana
Parmaklık, parmaklık işlersin
Gün ola harman ola diyen yüreklere


Düşümde Gördüm Seni

Yalçın kayalıklara yaslanmıştın
Ötüken mi Tanrı dağları mı bilmem
Kurt başlı tuğun elinde
Börteçine önünde
Oğuzun boyuna selam diyordu bakışın
Düşümde Gördüm Seni
Çin seddine Kür-şad'dı çehren
Ama kollarında kelepçe ayağında pranga vardı
Kan mı damlıyordu ne yüreğinden
Puslu bir vakit düşmüştü ufkuma
Pek fark edemedim..


Düşümde Gördüm Seni

Sevdası gurbet olmuş bir karakışta
Yolcuediliyordun arkadaşlarının omzunda
Yamtar'ların, Sancar'ların, Afşin’lerin uçmağına
Marşlar söylüyorduk ardından
Yastığımız Mezar Taşı
Yorganımız Kar Olsun
Biz Bu Yoldan Dönersek
Namus Bize 'AR' Olsun..


Düşümde Gördüm Seni

İrem Bağlarında ab-ı Kevser içiyordun
Kıvılcımlar Çıkıyordu Gözlerinden
Ak Alınlı Çocuklara


Yılgınlığa İnat!



DAĞLARA-DAĞLARA DİYORDUN!


ALİŞAN SATILMIŞ


7 Nisan 2014 Pazartesi

GÖK.... YER....




Gök... Yer....


Gök kubbe, yer delhiz

Arada kalmışız

Aralarda yaşıyoruz yaşamı,

Bir varız bir yokuz

Ne varlığımız belli

Ne yokluğumuz..

Yaşamsız yaşamlar yaşıyoruz

Cansız yaşamlar...


Gök ile yer arasında

Dar alanlara kısılmış

Anlara sığınmışız.


Gök ile yer arasında

Uçsuz bucaksız yaşamın

Sığ yaşamlarıyız...

 

Gök - yer arasında

Uçsuz bucaksız diyarların

Dar yaşamlarıyız..


Yerle gök arasında.......


Selenge



1 Nisan 2014 Salı

Gök Aradık Tuğlara


 
A  S  Y  A  ’  D  A  N

Gök aradık tuğlara,
Türk’ü yazdık çağlara,
Aşk  atını  dağlara,
Yıldırım’ca sürdük ya!
 
Üç  ettik  ayımızı,
Çok ettik sayımızı,
Asya’dan yayımızı,
Bismillah’la gerdik ya!
 
Güneş ardınca gittik,
Türk adını dirilttik,
Gün oldu dağ erittik,
Demire can verdik ya!
 
Eri,  hakanı,  beyi,
Pir bildi Yesevi’yi,
Göklerdeki maviyi,
Yeryüzüne serdik ya!
 
Yürürken Oğuz Boyu,
Bilmedi hiç korkuyu,
Gökçek Anadolu’yu,
Adaletle ördük ya!
 
Avucumda su diye,
Yunduğum Akdeniz’di..

Mehmet Ali KKALKAN
 

29 Mart 2014 Cumartesi

SELAM DARAĞACI




Yolumu gözledin her seher-ahşam,
Selam, darağacı... Aleyküm selam!
Ecelle ölmeye doğulmamışam...
Selam, darağacı... Aleyküm selam!

O hansı milletdir, taleyi sırdır?
Yüz adla bölündü... Yene de birdir.
Meni huzuruna bu derd getirdir,
Selam darağacı... Aleyküm selam!

Hezer'i, Baykal'ı, Aral'ı gördüm,
Gördüm can üstedir, yaralı gördüm.
Tanrı'nı bendeden aralı gördüm,
Selam, darağacı... Aleyküm selam!

Çarhı ters fırlanır felek garının,
Turan kölkesinde budaglarının,
Rengi bayrağımda yarpaglarının
Selam, darağacı... Aleyküm selam!

Evvelin ahırı, sonun evveli,
Buymuş, bilmemişem bunu men deli.
Gorhum yoh, ne olsun boyun göy deli,
Selam, darağacı... Aleyküm selam!

Eli yağmalanan, bölünen, bölen,
Çayları guruyan, gölleri ölen.
Hag-hesap çekmeye gelen menem, men.
Selam, darağacı... Aleyküm selam!

Danış, Emir Teymur, bu son neydi be?..
Boynumda ağ kefen, dilimde tövbe.
Dersini ters bilen, menimdi növbe,
Selam, darağacı... Aleyküm selam!

Seni men ekmişem... Mene sen genim,
Seni suvarmağa halaldır ganım.
Yarpağın reng alsın ganımdan menim.
Selam, darağacı... Aleyküm selam!

Ey darın ağacı. Kimden kemem... Kem?
Ya seni yendirrem, ya sene yennem,
Ya da budağında yarpağa dönnem.
Selam, darağacı... Aleyküm selam!

Kırgız'am, Özbek'em, Kazak, Türkmen'em,
Başkırd'am, Kerkük'em, ele görk menem,
Senin gözlediyin garip Türk menem,
Selam, darağacı... Aleyküm selam!

Gabul et, növbeti gurbanın menem,
Menim canın sende; bil, canın menem,
Ele gurrelenme... Her yanın menem,
Selam, darağacı... Aleyküm selam!

Rüstem Behrudi (Semerkand 1989)

25 Mart 2014 Salı

DÜŞ!




Kızıl mavi düşler yaşıyorum. Sakin ama coşkun! Sakin ama coşarak...
Kızıl bir tufan gibiyim. Tozu dumanı dağıtarak......
Dingin bir mavi gibiyim. Sükut içinde dolaşan...
Kızılım dünyaya isyan bayrağı diken..
Maviyi sükuneti aşılıyan..
Bir düş'üm gerçekle zahir arasında...
Bir düş'üm..
Düş!
.......

Selenge

21 Mart 2014 Cuma

NEVRUZ ATESİ



NEVRUZ ATEŞİ

Beşbin yil geçmişten kopan yildirim,
Karanligi söker Nevruz ateşi.
Urumçi, Semerkant, Karabag, Kirim,
Tüm Turanda çakar Nevruz ateşi...

Karlarin gevşeyip eridigi gün
Yaylayi çimen bürüdügü gün
Tohuma hayat yürüdügü gün
Bahar yeli kokar Nevruz ateşi.

Alevini Türk ruhundan alarak
Eritecek zayif yeri bularak
Ergenekon daglarini delerek
Hürriyete çikar Nevruz ateşi.

Töreler soyumun milli tapusu
Töresiz dagilir Türkün yapisi
Destanlar devrinin masal kapisi
Bizi sarip çeker Nevruz ateşi.

Öz malidir kendini Türk görenin
Gönlünü Türk birligine verenin
Türk tugunu zirvesine Turanin
Alevlerle diker, Nevruz ateşi.

Destandir, söylenir ozan dillerde,
Umut işigidir esir illerde
Beşbin yil geçmişi, Türk gönüllerde,
Nakiş nakiş dokur, Nevruz ateşi.

Teselli edelim gönlü ezigi,
Bilelim Nevruzda feyli bozugu,
Satilmiş haini kahpe tuzagi,
Toy dügünle yakar Nevruz ateşi.

Yansin dört yanda, ateşler yansin,
Davullar çalinsin, halaylar dönsün,
Ayrilik, ihanet ateşi sönsün,
Yurda birlik eker, Nevruz ateşi.

İlhan Esen

19 Mart 2014 Çarşamba

BELCİVAN



BELCİVAN

FERYADIM BOĞSUN DÜNYA'NIN BÜTÜN VARLIĞINI;

ÜMİDİM SON İPİNİ DE KOPARIP ATSIN!

GAZAPTAN TİTREYEN GENÇ BİR YİĞİDİN
DOLMUŞ MERMİLER SİNESİNE TAŞ GİBİ,
DAĞLARDA ÖZGÜRLÜK DİYE GEZEN BİR GEYİĞİN
MATEMLER İNMİŞ KARA GÖZLERİNE.

DERYALAR, DALGALAR TİTRETEN BİR YİĞİT,
YEDİĞİ DARBELERİN KAHRINDAN YIKILIP KALMIŞ,
KURTULUŞ YILDIZI SANKİ HİÇLİĞE KARIŞMIŞ
SENİN SON CANINI DA DÜŞMANLAR ALMIŞ.

MARMARA BOYLARI, EDİRNE YOLU
ÇATALCA OVASI, BOĞAZ GEÇ İD t,
KARPAT DAĞLARI, TRABLUS ÇÖLLER!
GÜZEL SELÂNİK'İN ŞİRİN BAHÇELERİ.

ŞEHİTLERİN YÜZÜNE DAMLAYAN NURLAR,
BİZİ KAN AĞLATTI BU KARA HABER.

BERLİN SOKAKLARI YİĞİDİN BİRİNİ
DOPDOLU KOYNUNA ALIP SARDI,
TİFLİS'İN HAVALARI DA BİR KURTARICI YİĞİDİ
KARA KANLARA BOYAYIP TOPRAĞA SALDI.

TARİHİN RENGİNİ KANLARLA KARARTIP DOLDURAN
EN SON ÜMİDİMİZİ DE KANA BOYADI O BELCİVAN!

AH NASIL UĞURSUZ ZAMANLAR GELMİŞ,
FERYADIM DÜNYA'NIN VARLIĞINI BOĞUP ÖLDÜRSÜN,
KAPKARA BAHTINA ŞEYTANLAR GÜLSÜN!


Özbek Şairi Çulpan'ın
Enver Paşa'nın şehâdeti üzerine yazdığı şiir



18 Mart 2014 Salı

ALPARSLAN




Torunlarım dört yana kol kol, gitsin;
Malazgirt'ten İstanbul’a yol gitsin!
Gelip sana çarpan gücü yavaştan
Anlamazsa haritadan sil, gitsin!
 
Şehitlerim Tanrı’ya al al, gitsin
Yaralıma su verene bal gitsin!
 
Taçlarını bir şey sanan gururlar
Tahtlı gelip taçlı gelip kul gitsin
Fakat harb bu: kalmak da var ölmek de;
Esir olup kalmaktansa öl gitsin!
 
Şehitlerim uçmağa al al gitsin
Yaralıma su verene bal gitsin!
 
Çekilmiş gibi davran merkezde;
İki yanda sağ yürüsün sol gitsin!
Olsa da son saatin son dakikası
Senden aman dileyeni sal gitsin!
 
Şehitlerim Allah’a al al gitsin
Yaralıma su verene bal gitsin!
 
Ve gönlünden kopup bize bir yaprak
Bir tomurcuk gönderene gül gitsin
Düğünlerde tadı gelsin barisin
Kızlarıma duvak gitsin tel gitsin!
 
Şehitlerim Huzura al al gitsin!
Yaralıma su verene bal gitsin!

ARİF NİHAT ASYA

17 Mart 2014 Pazartesi

TOY OLUR! ..



Kün Vakti Kuday verdi, yerle göğün arası, 
Tengri Kut Mete Han’dan oymağ öze toy olur! .. 
Çakımlar donatırken, Kara Budun karası, 
Kürşat’ta İlteriş’te kanım töze toy olur! .. 
Gök girsin kızıl çıksın; ölüm bize toy olur! 
-------------------
Bengüsu çağlar bulağ görünende ay-peri, 
Görküne usum kaçar, ışıtırken gökleri... 
Doğanda ucaltan gün, muştu verir tan yeri 
Kökbörü uluyanda, Oğuz ize toy olur! 
Gök girsin kızıl çıksın; ölüm bize toy olur! 
--------------------

Kün Vakti Kuday verdi, yerle göğün arası, 
Tengri Kut Mete Han’dan oymağ öze toy olur! .. 
Çakımlar donatırken, Kara Budun karası, 
Kürşat’ta İlteriş’te kanım töze toy olur! .. 
Gök girsin kızıl çıksın; ölüm bize toy olur! 
-------------------
Bengüsu çağlar bulağ görünende ay-peri, 
Görküne usum kaçar, ışıtırken gökleri... 
Doğanda ucaltan gün, muştu verir tan yeri 
Kökbörü uluyanda, Oğuz ize toy olur! 
Gök girsin kızıl çıksın; ölüm bize toy olur! 
---------------------
Şadlarım, tiğinlerim, bağır basıp belende, 
Dururken yığıncağa, bir araya gelende... 
Kımızla gökçen kızlar, belleğimi çelende, 
Acunu aydınlatan günüm kıza toy olur! .. 
Gök girsin kızıl çıksın; ölüm bize toy olur! 
-----------------------
Koç erler, buğra beğler, pusatlanıp binimden, 
Savrula yağı-çaşıt, od sırmalı kinimden... 
Varanda tapıncağa, ürksün albız tinimden 
Yalvacın buyruğunda, üreğ köze toy olur! 
Gök girsin kızıl çıksın; ölüm bize toy olur! 
-----------------------
Albastı obruğunda, ocağımın eşiği, 
Kuşanır umay-ayzıt, balalarım beşiği... 
Susanda ozanlarım, tünce saklı keşiği, 
Ad adlar Dedem Korkut, kopuz söze toy olur! 
Gök girsin kızıl çıksın; ölüm bize toy olur! 
-------------------------
Karındaş Seyhun, Ceyhun, Aral Göl’de barışıp, 
Kadırgan, Ural-Altay, mavi gökle yarışıp, 
Ne vakit kısraklarım, uçmağ içre varışıp, 
Çıkanda Oğuz Kağan, otağ dize toy olur... 
Gök girsin kızıl çıksın; ölüm bize toy olur! 
-------------------------
Han kurdum boy boylayıp, oba oba beğlerim, 
Başı gök yazıtlarım, kutlu betiğ eğlerim, 
Anka’yı baykaraya, baysungura yeğlerim, 
Tiyanşan Doruğu’nda, kömen kuza toy olur! 
Gök girsin kızıl çıksın; ölüm bize toy olur! 
--------------------------
Uruğum suyurgayıp, yabgulara yerince, 
Tutuşur cirit, tepüğ, güreş, oksak erince... 
İl tutan Kağan-Katun, Ötügen’e girince, 
Ötügen arkış arkış, toynak toza toy olur! 
Gök girsin kızıl çıksın; ölüm bize toy olur! 
----------------------------
Okrarken bidev atlar, börü başlı tuğunla, 
Kutsanır tunçtan ordu, utku ardı buğunla... 
Kamlarım uğurlarken, göçenleri yuğunla, 
Yay, sadağ, kargı, kalgan; vuruş uza toy olur! .. 
Gök girsin kızıl çıksın; ölüm bize toy olur! 
----------------------------
Katığım Alp-Er Tunga, tuzsuz kuru aşıma, 
Uldızlar Kaşgarlı’dan, aktulgalı başıma... 
Yüzüncü gize erdim, on bin yıllık yaşıma, 
Kök tutan balballarda erkim gize toy olur! 
Gök girsin kızıl çıksın; ölüm bize toy olur!


Hakan İlhan KURT

YENE O BAĞ OLAYDI

Yine O Bağ Olaydı


 
Yene o bağ olaydı, yene yığışarak siz
O bağa köçeydiniz.
Biz de muradımızca felekden kam alaydık,
Size konşu olaydık.
Yene o bağ olaydı, seni tez-tez göreydim,
Keleme söz vereydim.
Her gün bir yeni neğme, her gün bir yeni ilham,
Yazaydım seher ahşam.
Arzuya bah sevgilim, tellerinden incemi ?
Söyle üreyincemi ?

Yene o bağ olaydı, yene size geleydik,
Danışaydık, güleydik.
Ürkek bahışlarınla, ruhumu dindireydin,
Meni sevindireydin.
Gizli söhbet açaydık, ruhun ehtiyacından,
Kardaşından, bacından.
Çekinerek çoh zaman söhbeti deyişeydin,
Menimle eyişeydin.
Yene bir vuraydı, kelbimiz gizli-gizli,
Sen ey esmer benizli.

Bu yaz bir başka yazdır, bu yaz daha da hoşdur,
Vay o qelbe ki, boşdur!
Her üfüqde bir heves, her bucakda bir umud,
İnsanlar daha me’sud.
Duyğular daha ince, fikirler daha derin,
Ürekler daha serin.
İnsanların vükarı, telebi daha yüksek,
Yolumuzdan daş, kesek,
Temizlenmiş bir az da. Ellerin keyfi sazdır,
Bu yaz, bir başka yazdır!

Yene o bağ olaydı, yene o kumlu sahil,
Sular öteydi dil-dil.
Saçın kimi kıvrılan, dalğalara dalaydım,
Dalıb ilham alaydım.
Endamını hevesle, kucaklarken dalğalar,
Kelbimde kasırğalar,
Fırtınalar coşaydı, kıskanclıklar doğaydı,
Meni hırsım boğaydı.
Cumub alaydım seni dalğaların elinden,
Yapışaydım belinden.
Heyalımız üzeydi, sevda denizlerinde,
Lepeler üzerinde,
İlhamımın yelkeni, zerrin saçın olaydı,
Sular hırçın olaydı.


Bu ne gözel şeirdir, bu ne gözel menzere,
Gelin bazen Hezer'e.
Çıhalım Buzovnada kiçik kayalıklara,
Seyre dalım bir ara...
Geceler sayrışarken, ulduzlar lale kimi,
İşıklar jale kimi.
Çilenib dağılarken etrafa damla-damla,
En yahın bir adamla.
Ne gözeldir dinlemek suların neğmesini,
Tebietin sesini!
Ne gözeldir dolaşmak, isti yay fesilleri,
Bu serin sahilleri!

Ne gözeldir seherler bizim böyük ruhumuz,
Aşıb-daşan duyğumuz.
Şeklindeki sulara, baharak lezzet almak,
Bu mavi şe’re dalmak.
Dalğalar kimi kalhmak, dalğalar kimi enmek,
Be’zen hürküb çekinmek.
Her dalğa bir kişneyen beyaz yallı at kimi,
Bizim bu heyat kimi!

Yene o bağ olaydı sevdalar ölkesinde,
O söyüd kölgesinde.
İnci kumlar üstünde yene verib baş-başa,
Yayı vuraydık başa.
Günlerimiz keçeydi kızğın ferehler kimi,
Dolu kedehler kimi.
Yarpaklar arasından uzadarak elini,
Ohşayarak telini.

Geceler darayaydı saçlarını ay gözel!
Sen gözelsen, ay gözel?
Ellerinde elllerim, gözlerinde gözlerim...
Asılaydı sözlerim.
Könlünün kulağından bir kızıl tana kimi,
Güneş doğana kimi.
Bu yaz dostlarım bir az behtever olacaklar,
Can-ciyer olacaklar.
Bir az da uzaklara açacaklar yelkeni,
Ruh yeni, höyat yeni...
Çıhacaklar göyleri aşarak döne-döne,
Buludların fövküne.
Uçacaklar sabaha, uçacaklar yarına,
Efir boşluklarına.
Vahtile bir kölge tek hür yaşamak isteyen,
Bu insan oğlu bilsen.
Azadlık ölkesinde daha şad olacakdır,
Dünya dad alacakdır.

Yene o bağ olaydı, yen yığışarak siz,
O bağa köçeydiniz.
Biz de muradımızca felekden kam alaydık,
Size konşu olaydık.
Yene o bağ olaydı, seni tez-tez göreydim.
Keleme söz vereydim.
Her gün bir yeni neğme, her gün bir yeni ilham,
Yazaydım seher-ahşam.
Arzuya bah, sevgilim, tellerinden incemi?
Söyle, üreyincemi? 

Mikail Müşfik